Bill Perkins’in “Sıfırı Görmek” kitabını ilk gördüğümde, her kitabı almadan önce yaptığım gibi arka kapak yazısını okudum.
Arka kapak yazısında para ve hayata ilişkin farklı bakış açısı vermesi ve para ve hayatı en üst düzeyde optimize etme imkanı sunmaya yönelik üçüncü bir yol vadetmesi çok ilgimi çekti.
Gerçekten okurken keyif aldığım ve kendi yöntemlerimi de katarak uygulamaya çalıştığım değerli bir araç oldu benim için.
Aslında Bill Perkins hepimize, hayatımız boyunca yaptığımız birikimleri emeklilik yılları için değil de geleceğimizi riske atmadan hayatın her anında deneyimler yaşayabilmemiz için nasıl optimal şekilde kullanabileceğimiz konusunda yardım ediyor.
Ben de bu kitabın özetini yazarken sizlere farklı bakış açıları da sunmaya çalışacağım.
Hazırsanız başlayalım!

Bill Perkins kitabına Ezop masallarından biri olan ve hepimizin bildiği “Ağustos Böceği ve Karınca” hikayesiyle başlıyor ve bu hikayeyi kitabında birçok yerde kullanıyor.
Hikayede ağustos böceği yaz boyu eğlenir hiç çalışmaz ve kış gelince aç kalır. Karınca ise yaz boyu çalışır didinir ve kış için gerekli olan tüm erzağı depolar.
Bill Perkins bu hikayenin bize çalışmanın ve eğlenmenin zamanı olduğunu öğrettiğini ancak karıncanın eğlenmeye vakti olmadığını ve erzak için sürekli çalışıp didindiği söylüyor.
Ve sadece hayatta kalmak için çalışmanın değil hayatı gerçekten yaşamanın gerekli olduğunu ve kitabı bunun için yazdığını belirtiyor.
Hayatınızı Optimal Hale Koyun!
Bill Perkins ilk bölüme çocukluk arkadaşı olan Erin’in eşi 35 yaşındaki John’un kanser hastası olduğunu öğrendiği dramatik hikayesini anlatarak başlıyor.
Erin’e işinden ayrılmasını ve son zamanlarını John ile geçirmesini teklif ettiğini ve Erin’in zaten bunu yaptığını belirtiyor.
Ve John’un son anlarında birlikte vakit geçirdiklerini ve istediklerini yaptıklarını aktarıyor.
Erin’in John vefat ettikten sonra o zorlu dönemi düşündüğünde işinden ayrılmasından dolayı memnun olduğunu da belirtiyor.
Bu tarz şeyler düşünmek zordur ve bunu kendimiz veya sevdiklerimiz için düşünmek çok daha zordur.
Ancak bu durum ne kadar uçlarda bir vaka gibi gözükse de hepimizin başına gelebileceği aşikar.
Bill Perkins de kitabının çoğu yerinde ölümden ve sonsuza kadar yaşamayacağımızdan bahsediyor.
Bu nedenle hayatımızda paradan çok deneyimlere önem vermemizi ve olabildiğince fazla deneyim yaşayabilmemiz için hayatımızı nasıl optimize edebileceğimizi bize öğretiyor.
Ölümü düşünmek zor olsa da ölüm çok güçlü bir tetikleyicidir.
Ben de çalışma masamın üstünde asılı panoya yazdığım tetikleyicilerden biri de ölümü hatırlatmak üzerine.
Tabi sadece ölümü hatırlamak insana bolca stres kaynağı da olabilir.
Ancak ölümü bol bol tetikleyici olarak kullanmak motivasyonumuzu diri tutmada ve momentumu sağlamada çok sağlam bir etkendir.
Tabi bunun yanında asıl en önemli şey ise Bill Perkins’in de aslında bu kitapta bizlere aktarmak istediği “Hayattan azami verim almak ve olabildiğince deneyim yaşayarak anı biriktirmek” ilkesini de gerçekleştirmemiz için hayattan beklentimizi bilmemiz gerektiği.
Bunun için de ne istediğimiz ve özellikle neden istediğimiz üzerine bolca beyin fırtınası yaparak tutkumuzu ve hayattan beklentimizi ortaya çıkarmalıyız.
Bill Perkins ilk bölümün sonunda; bizlerden edinmek isteyeceğimiz hayat deneyimlerini ve bunları kaç defa yaşamaktan hoşlanacağımızı düşünmemizi istediği tavsiyesiyle aslında tutkumuzu ve hayattan beklentimizi ortaya çıkarak ilk adımı atmamızı da sağlıyor.
Deneyimlere Yatırım Yapın!
Bill Perkins’in ev arkadaşı Jason Ruffo’nun sırt çantasıyla üç ay boyunca yaptığı Avrupa seyahatini okuyunca hayallere dalacağınızdan eminim 😊
Çoğumuzun yapmak istediği şeylerden biri 😊
Ben bunun küçük bir versiyonunu, üniversite zamanı erasmustayken benimle aynı dönemde farklı ülkede erasmus yapan ilkokul arkadaşımla plan yapıp Budapeşte, Viyana, Bratislava ve Barselona şehirlerini 7 gün boyunca gezerek yapmıştım.
Sadece bir gün Bratislava’da hostelde 8 kişilik odada kalmıştık. Diğer günler sokakta, havalimanında, Budapeşte’de bulduğumuz Türk dönercide, tren garında, otogarda uyuduk tabi ona uyumak denirse 😊
Gerçekten inanılmaz bir deneyimdi benim için. Ve sadece o yaşlarda yapabileceğim bir deneyimdi.
Şu an 36 yaşımdayım ve o kadar kişinin erasmus yapma demesine rağmen onları dinelemeyip erasmus için Macaristan’ın küçücük bir şehrine gidip ardından bu deneyimi yaşamak bende çok güçlü bir anı bıraktı ve şimdi iyi ki yapmışım diyorum.
Ara ara fotoğraflara bakıp o anları tekrar yaşamak inanılmaz bir duygu benim için 😊
Bill Perkins de bu bölümde hayatımızı sürekli çalışıp emekliliğimizi düşünerek ziyan etmememiz gerektiğini ve tutkularımızı yaşamaya erkenden başlamamızı söylüyor. Yani hemen şimdi!
Ve hayatın tüm deneyimlerin toplamı olduğunu belirtiyor ve bunu mecazen değil deneyimlere sayısal puan atayarak grafiklerle nasıl oluşturacağımızı gösteriyor.
Yani her deneyimden aldığımız hazzı bir oyunda kazanılan puanlar gibi puanlamamızı ve bunları bir yıl boyunca toplayarak o yılki deneyim puanlarımızı görmemizi sağlıyor.
Ve bunları grafikleştirerek yıllara göre deneyim puanlarınızı görebileceğimizi belirtiyor.
Bu şekilde farklı deneyimleri de mukayese etmemize ve en iyisini seçmemize olanak sağlıyor.
Bunun yanında Bill Perkins deneyimlerin birer yatırım aracı olduğunu belirtiyor.
Hepimiz yatırım deyince aklımıza borsa, altın, kripto, gayrimenkul vb. gelir.
Ancak sadece maddi getirisi olan şeylere değil örneğin çocuğumuza veya sevdiğimiz birine de yatırım yaparız.
Ve çoğumuz da bu yatırımın maddi karşılığı olup olmayacağını düşünmeyiz bile.
İşte deneyimlere yatırım yapmak da böyledir ve maddi karşılığı olmasa bile hayatımız boyunca sürekliliği olan bir kar olarak belleğimizde yer edinir.
Bill Perkins buna “anı kar payı” diyor.
Ve bizi anı kar paylarımızı artırmamız için neler yapabileceğimizi düşünmeye sevk ediyor.
Neden Sıfırlanmış Halde Ölelim?
Bill Perkins otopilotta yaşamamızın tutkumuzu yaşamamıza ve kararlı bir yaşam sürmemize engel olacağından bahsediyor.
Ve arkadaşı John Arnold’un hikayesini anlatarak bu konuya biraz daha açıklık getiriyor.
John Arnold’un enerji piyasası alım satım işinde çok iyi olmasına karşın işini sevmediğinden Bill Perkins’e “15 milyonum olduğunda hala alım satım yapmaya devam ediyorsam suratımı yumrukla” dediğini anlatıyor.
Ancak John’un 15 milyondan sonra da devam ettiğini ve ancak 38 yaşında 4 milyar dolara ulaşınca işini bırakabildiğini söylüyor.
Bu yaş belki erken görünebilir veya bu para için değer diyebilirsiniz.
Ancak Bill Perkins John’un 30 yaşına bir daha dönemeyeceğini ve çocuklarının bebekliklerini kaçırdığı yılları geri getiremeyeceğini ve ayrıca John’un 4 milyar doları hayatı boyunca istese de harcayamayacağını bir arkadaşı olarak söylüyor.
15 milyonda durması gerekmediğini ama optimal zamanı bulup daha erken bu işi bırakıp zamanını kendisinde daha yüksek anı kar payı bırakacak deneyimlere harcayabileceğini de ekliyor.
Ve o parayı kazanmak için heba ettiği çokça değerli zamanını boş yere harcamış olduğunu bir düşünün.
İşte biz de sıfırlanmış halde ölmezsek kalan para için harcadığımız zaman boşa geçmiş olacaktır.
Tabi siz işinizi seviyor olabilirsiniz. Ancak hiçbirimiz işimizi sevsek de 7/24 işte deneyim yaşamak istemeyiz.
Bu nedenle işimizi sevsek de işimiz dışında farklı deneyimler yaşayacağımız alanlar bulmalı ve vakit ayırmalıyız.
Ancak etrafımızdaki çoğu kişinin de en çok düşündüğü şey çocuklarıma ne bırakacağım düşüncesidir.
Bill Perkins buna da diğer bir bölümde daha uzunca konuşmak üzere kısa bir cevap veriyor.
Çocuklarınıza neden yaşarken değil de ölünce bir şeyler vermek istiyorsunuz?
Bu bakış açısı aslında bende de var. Ben de çocuğum için tasarruf ediyorum ve bu kitabı okuyana kadar 18 yaşına geldiğinde birikimi ona bırakıp ekonomik yönetimini kendi eline almasını istiyordum.
Ancak kitabı okuyunca yaşı biraz daha erteledim. Bunun nedenini de ilerleyen bölümlerde Bill Perkins zaten açıklıyor.
Bu bölümde çok çarpıcı bir veri daha sunuyor Bill Perkins.
Amerika Birleşik Devletleri için yapılan çalışmalarda; insanların emeklilik için tasarruf yapmasına rağmen 70 yaşına dahi geldiklerinde tasarruf ettiklerini ve tasarruflarının sürekli arttığı tespit edilmiş.
Ve bunlar daha çok sağlık kaygısıyla yüksek sağlık harcamaları ve bakım harcamaları için yapılan tasarruflardır.
Bill Perkins burada da sigorta tavsiyeleri veriyor ve sağlık için gençken düzenli tahlil, beslenme ve egzersiz yapılarak bu tarz harcamaları o dönem yapılmasının önemine dikkat çekiyor.
Ve bizi deneyimlerden uzak tutacak, anı kar payı biriktirmemize engel olacak aşırı tasarruf alışkanlığından uzak durmamız konusunda uyarıyor.
Sıfırlanmış halde ölmeyi ciddi şekilde düşünmemiz için bizi zorluyor!
Paranızı (Ölmeden Önce Dibe Vurmadan) Nasıl Harcayacaksınız?
Bu bölüme Bill Perkins tamı tamına sıfırlanmış halde ölmemizin imkansız olduğunu söyleyerek başlıyor ve bu konuda kesinlikle haklı.
Hiçbirimiz öleceğimiz günü bilmediğimize göre tamamen sıfırlanmış bir halde ölemeyeceğimiz kesin.
Peki burada Bill Perkins nasıl bir çözüm önerisi sunuyor?
Sigorta şirketlerinin özellikle hayat sigortası gibi sigortalar yaparken hesapladıkları beklenimli yaşam süresini hepimizin yapması gerektiğini söylüyor Bill Perkins.
Bunu yaparken de örneğin beklenimli yaşam süreniz 85 çıktıysa biraz daha tolerans sağlayarak bunu 90 olarak ele alabileceğimizi belirtiyor.
Ve yaşam boyu yaptığımız yatırımları bu yaşa göre yapmak istediğimiz deneyimlere harcayabileceğimizi de ekliyor.
Ancak beklenimli yaşam süremizin çok ileri bir yaş çıkmasının davranışlarımızı etkilememesini ve ölümü yine de hatırlayarak deneyimlere etkin bir şekilde yatırım yapmamız gerektiğini anlatıyor.
Ayrıca bugün son günümüzmüş gibi yaşamayı tavsiye etmemekle beraber anı yaşamakla gelecek için plan yapmak arasındaki dengeyi korumamız gerektiğini de belirtiyor.
Bu dengeyi koruma önerisini Tony Robbins’in videolarında da izlemiştim.
Tony Robbins de aynen Bill Perkins gibi anı yaşamamızla gelecek için plan yapmamız arasında dengeli bir yaşam sürmemiz gerektiğinden bahseder.
Ben de bu anlatımı çok değerli buluyorum ve hayatıma olabildiğince uygulamaya çalışıyorum.
Çocuklar Ne Olacak?
Bill Perkins insanlara sıfırlanarak ölmek konusunu anlattığında en çok karşılaştığı sorunun “Çocuklar ne olacak?” sorusu olduğunu söylüyor.
O ise çocuklar için biriktirdiğimiz ve aklımızda vermeyi düşündüğümüz parayı vermek için neden ölmeyi beklediğimiz konusunda bizi kendimizi sorgulamaya zorluyor.
Ve yaptığı bir ankete göre insanların mirasa konmak için en ideal yaş olarak 26-35 yaş aralığını gördüğünü belirtiyor.
Ancak insanların burada da “O yaşta parayı verirsem ya hemen harcayıp bitirirse?” veya “Ya parayı iyi bir şekilde kullanamazsa?” şeklinde çekinceleri vardır.
Aslında kontrolün kendilerinde olmasını isterler. Ancak çocuklarına erken yaşta para yönetimini de öğretmedikleri için pişman olabilecekleri de akıllarına gelmez.
Ayrıca çocuklarımıza bırakacağımız gerçek mirasın da onlarla yaşayacağımız deneyimler olduğunu söylüyor Bill Perkins.
Ve gerçekten bunda çok haklı.
Hiç birimiz çocuğumuzun bizi sinirli, sürekli çalışan, onu dinlemeyen, onunla vakit geçirmeyen biri olarak görmesini ve hatırlamasını istemeyiz.
Öldüğümüzde miras olarak para bırakmayı değil de onların anılarında iyi bir yer edinmek en büyük hedefimiz olmalı.
Ve çocuklar çok hızlı yaş alıyorlar. Onunla birkaç sene önce yaptığınız bir şeyi şimdi yapamayabilirsiniz.
Çünkü büyümüştür ve ondan artık zevk almaz.
Bunun için çocuğunuzla değerli vakit geçirmek, anı kar payı biriktirmek onu unutup onun için para biriktirmeye çalışmaktan daha önemlidir.
Aynı şey hayır işleri için de geçerlidir diyor Bill Perkins.
Ve burada 96 yaşında vefat eden ve vefat ettiğinde sessiz sedasız yaptığı 8.2 milyon dolarlık servetini hayır kurumuna bağışlayan Sylvia Bloom’un hikayesini anlatıyor.
Sylvia Bloom kıt kanaat geçinerek müthiş bir servet yapıyor ve bunu öldüğünde hayır kurumlarına bağışlıyor.
Ancak Bill Perkins burada neden hayattayken değil de öldüğünde böyle bir hayır işleme nedenini sorguluyor.
Hayattayken hayır yapmaya devam etse belki de çok daha tatminkar bir hayat yaşayacak ve o dönemde ihtiyacı olan birçok farklı insan da bundan fayda sağlayacaktı.
Bu nedenle Bill Perkins “Mirasınız yaşanan zamandadır” ve “Hayır işleri beklemez” diyor.
Hayatınızı Dengeleyin!
Bill Perkins ilk işe başladığında çok ciddi tasarruf yaptığını ve cimri davrandığını ancak patronu Joe Farrell’in ona bu kadar genç yaşta böyle bir tasarruf yaptığı için “aptal” demesinin onda değişime neden olduğunu söyleyerek bölüme başlıyor.
Ancak o sözden sonra da ciddi şekilde savurgan olduğunu ve her şeye dengesizce para harcadığından bahsediyor.
Ve bu bölümde bizi gerçekten haz almayı umduğumuz deneyimlere yatırım yapmamız ve bu dengeyi sağlamamız konusunda uyarıyor.
Ayrıca hayatımızın tümünde belirli bir oranda tasarruf yapmanın akıllıca olmadığını söylüyor.
20li yaşlarda hiç tasarruf etmesek bile 30lu yaşlarda maddi durumumuzun iyileşmesi nedeniyle daha çok tasarruf edebileceğimizi belirtiyor.
Ve bunun 40lı 50li 60lı yaşlara gelince artık yapabileceğimiz deneyim sayısının da azalmasıyla tasarruf oranımızın artacağını da ekliyor.
Yani aslında 20li 30lu yaşlarda cimri bir şekilde yaşayıp birçok deneyimden mahrum kalmanın ne kadar anlamsız olduğunu bize gösteriyor.
Herkesin “altın yıllar” olarak bahsettiği ve o yıllar için para biriktirmemiz gerektiğini söylediği emeklilik yıllarının aslında gerçek “altın yıllar” olmadığını söylüyor.
Ve bu konuda da gerçekten çok haklı.
Bu yıllar için delice çalışıp para biriktirip deneyimlerden yoksun kalmak ve herhangi bir anı biriktirmemeyi düşünmek bile beni tek başına ağır bir strese sokmaya yetiyor.
Çok şükür bu konuda ben de bu yaşıma kadar Bill Perkins gibi düşündüm.
Tabi ki tasarruf yapıyorum ve tabi ki elimden geldiğince çok çalışıyorum.
Ama deneyim yaşamayı unutmak, sevdiğim şeylerle ilgilenememek, hobilerime vakit ayıramamak benim için çok daha ağır süreçler yaratır.
Ki çoğu insanın da benimle aynı fikirde olduğuna eminim.
Bu nedenle sağılığımızın diri olduğu, para kazanabildiğimiz, zamanımızın nispeten olduğu yıllar bizim gerçek altın yıllarımızdır.
Ayrıca Bill Perkins zamanımızı yok pahasına işler için satmamamızı söylüyor. Paramızı zaman satın almak konusunda bize öneri sunuyor.
Ve bir deneyimi ertelemenin bizim için uygun olup olmayacağını düşünmemiz gerektiğinde yaş, sağlık ve para dengesini göz önünde bulundurmamız gerektiğini belirtiyor.
Çünkü 20li yaşlarda pahalı bir deneyimi birkaç seneliğine ertelemek doğru gelebilir ama 40lı yaşlarda sağlık yönünden zorlanabileceğinizi düşünerek hemen yapmak isteyebiliriz.
Ayrıca bu bölümde özellikle sağlığımızı ve dolayısıyla gelecekte edineceğimiz deneyimleri geliştirmek için zaman veya para yatırımı yapabileceğimiz yolları düşünmemiz için bizi teşvik ediyor.
Hayatınız İçin Zaman Kovası Yapmaya Başlayın!
Bill Perkins hepimizin hayatta birçok kez öldüğünü söylüyor.
Ölüm kelimesi yine tüylerinizi ürpertti öyle değil mi? 😊
Ve bu kitapta ölüm lafzını çokça göreceksiniz ancak bunu doğru yerde ve doğru şekilde kullandığına emin olabilirsiniz😊
Peki nedir bu ölümler?
Aslında hepimizin değişime uğradığı dönemlerden bahsediyor.
Çocukluk dönemimiz, ergenlik dönemimiz, üniversite öğrencisi olduğumuz dönem, bağımsız bekar olduğumuz dönem, bebek ebeveyni olduğumuz dönem vb.
Bu dönemlerde de hepimizin isteyip de yapamadığı içimizde kalan onca şey vardır.
İşte Bill Perkins önümüzde yaşayacağımız dönemlerde daha çok pişmanlık yaşamamak için bize 5’er veya 10’ar yıllık dönemlerle zaman kovası yapmamızı öneriyor.
Zaman kovalarına o dönemlerde yapmak isteyeceğimiz deneyimlerin listesini yaparak koyabileceğimizi ve ne zaman istersek ekleme yapabileceğimizi belirtiyor.
Ayrıca bir deneyimi farklı dönemlerde birkaç kez yapabileceğimizi de ekliyor.
Burada önemli nokta zaman kovalarında odaklanacağımız noktalar sağlığımız ve hayatımızın düşleridir ve zaman kovalarını parasal kaygıları kenara bırakarak yapmamız gerekiyor.
Zirvenizi Bilmek!
Bill Perkins’in 45 yaşında yaptığı muhteşem doğum günü partisini okuyunca imrenmemek elde değil.
Ve bunu o yaşta yapmanın ne kadar doğru karar olduğunu birkaç yıl sonra daha iyi anladığını söylüyor.
Bu nedenle deneyimleri ileri yaşlara ertelemenin o deneyimleri hiç yaşayamama durumu ortaya koyabileceğini belirtiyor.
Peki ertelemeyi kesmek için en iyi zaman hangisi?
Yaptığımız harcamalarla tasarruflarımızın yaşlara göre değiştiğini ve bunu yaşlara göre dengelememiz gerektiğini önceki bölümde anlatmıştım.
Ancak zirve noktasını belirlememiz ve tasarrufları bırakarak artık deneyimlere daha çok yoğunlaşmamız gereken zaman neresidir?
Bill Perkins sıfırlanmış halde ölmemiz için çalışmayı ve tasarrufu bırakmamız gereken zamanı belirlememiz gerektiğini söylüyor.
Ve bunu sadece paraya endeksleyerek yapmanın yanlış olacağını çünkü para olarak belirlediğimizde o rakamın sürekli yükseleceğinden bahsediyor.
Bu nedenle zirve noktasını yaşayacağımızı yere göre harcama olasılığımızı, yaşamak istediğimiz deneyimleri ve sağlığımızı göz önüne alarak bir tarih olarak belirlememizin en doğru yöntem olacağını söylüyor.
Ve Bill Perkins arkadaşlarıyla bu konuda yaptıkları simülasyonlarda bu zamanın 45-60 yaş aralığında çıktığını belirtiyor.
Bu zirveden sonra tasarruflarımıza el atmamız ve onları beklenimli yaşam süremize göre harcamamız gerektiğini anlatıyor.
Ve işimizi sevsek ve çalışmaya devam etmek istesek bile sıfırlanmış halde ölmek ve hayattaki hazzı maksimuma çıkarmak için kazandığımızdan daha fazlasını harcamamız gerektiğini üstüne basarak söylüyor.
Finansal bağımsızlığa ulaşmış birçok insanda da görüyorum ki yaşları ilerlese de deneyimlere para harcasalar da halen tasarruf etmeye çalışıyorlar.
Ve bu beni gerçekten şaşırtıyor. Çünkü zaten kendilerine yetecek büyük bir portföyleri var ve halen aynı şekilde tasarruf yapmaya çalışmak bana ilginç geliyor.
Aptal Değil Atak Olun!
Bill Perkins kaybedeceğimiz hiçbir şey veya çok az şey olduğu zamanlarda daha atak olmamızı ve önümüze gelen fırsatları değerlendirmemiz gerektiğini söylüyor.
Özellikle 20li yaşların başlarındaki gençlere tutkuları için kendilerine birkaç yıl vermelerini ve ileride pişman olmamak için bunu denemelerini tavsiye ediyor.
Hepimizin birçok seçeneğe ve fırsata sahip olduğunu ve bu seçenekleri belirli kararlarımız doğrultusunda kullanmamız gerektiğini belirtiyor.
Önceliklerimizi korkularımızın veya başkalarının yönlendirmemesi gerektiğini de ekliyor.
Ve bizi engelleyen inanç ve korkularımızın yolumuza çıkmasına izin vermemiz konusunda bizi uyarıyor.
Sonunda hayattayken harcayamayacağımız koca bir çömlek dolusu para artırmaya odaklanmak yerine hayatı dolu dolu yaşamaya, hatırlanmaya değer yaşam deneyimleri kovalamaya odaklanmamızı ve çocuklarımıza paramızı en verimli kullanabilecekleri zamanda vermemizi ve hayır işlerine hala hayattayken bağış yapmamızı tavsiye ediyor.
Ayrıca kendi yaptığı uygulama olan DieWithZero uygulamasını da diewithzerobook.com dan indirerek kullanabileceğimizi de ekleyelim 😊
Aslında benimde blogu açmamdaki en büyük neden insanlara hayatı tutkuları doğrultusunda dolu dolu yaşamanın mümkün olduğunu göstermek ve bu konuda doğrulanmış teknikler sunmak.
Bill Perkins bu kitabında işin finans yanına odaklanmış ve parayı azami hayat deneyimi yaşamak için nasıl kullanabileceğimiz konusunda gerçekten çok iyi bir iş çıkarmış.
Tony Robbins’in seminerlerinde ve kitaplarında yaptırdığı bir alıştırma ile yazımı sonlandırmak istiyorum.
Benimde günde 10 dakika boyunca yaptığım alıştırma güne çok daha enerjik ve huzurlu başlamamı sağlıyor.
Alıştırmada Tony Robbins bize “Hayatındaki en minnettarlık duyduğun an hangisidir?”, “Hayatında en çok gurur duyduğun an hangisidir?”, “Hayatında en sevgi hissettiğin an hangisidir?” ve “Hayatında en heyecanlı hissettiğin an hangisidir?” diye soruyor.
Ve o anları hayal edip o anların içinde kalmamızı sağlıyor.
Her soru için iki veya üç anı düşünebileceğimizi de ekliyor.
Gerçekten o anları düşünmek ve o anlarda kalmak bana inanılmaz huzur veriyor ve her gün kesinlikle yapmaya çalışıyorum.
Seminerde birçok kişinin o anlardaki fiziksel hallerinin ve enerjilerinin değişimlerini görmek de gerçekten inanılmaz bir tecrübe olmuştu benim için.
Bunu anlatmamın nedeni hem insanlar o anlarda ne kadar çok paraları olduğuna değil çocuklarıyla sevdikleriyle yaşadıkları anılara odaklanmaları hem de değerli anıların insanın ruh halini anında nasıl değiştirebildiğini göstermesi bakımından önemli bir durum olması.
Bize değer katmayan varlığın hiçbir anlamı yoktur.
Umarım hepimiz sıfırlanmış halde ölmeyi başarır ve hayatta olduğumuz sürece çok değerli anılar biriktiririz!
Enerji dolun! Kendinize inanın! Tutkuyla yaşayın!
Kendinize çok iyi bakın!
Leave A Reply