Hayatınızdaki karar anlarını hiç düşündünüz mü?
Otopilotta mı yaşıyorsunuz yoksa bilinçli kararlar mı alıyorsunuz?
Tutkunuz doğrultusunda mı yaşıyorsunuz?
Yoksa günlük alışkanlıklarınız mı sizi yönlendiriyor?
Herkesin yapmak isteyip de yapmaktan korktuğu veya konfor alanından çıkamadığı için yapamadığı şeyler vardır.
Çünkü hiçbirimiz 9-5 işe gitmek, para kazanmak, ev almak, tatil yapmak gibi döngüler için yaratılmadık.
Bu yüzden insanların çoğunluğu yaptıklarından ve hayatından mutsuz.
Herkes kendi hikayesini yazmak ve tatminkar bir hayat yaşamak ister.
Ancak birileri kendi hayatının kontrolünü eline alırken birileri sadece izlemekle yetinir.
İşte “Simyacı” tam da bu konuyu ele alıyor.
Kahramanımız Santiago İspanya Endülüs bölgesinde papaz eğitimi alan ancak bundan mutlu olmayan bir genç.
Babasına papaz olmak istemediğini ve dünyayı gezmek istediğini söyler.
Babası da bir kese altın vererek bir sürü almasını ve çobanlık yaparak gezebileceğini söyler.
Santiago’nun istediği olmuştur ve bir sürü alarak koyunların arkasından her yeri gezmeye başlar.
Böyle bir süre gezerken koyunlarını kırpan esnafın kızıyla evlenmeyi düşünür ve koyunlarını kırptıracağı zamanı bekler.
O gün gelmeden birkaç gün önce yıldızları izlediği ve uyuduğu yıkık kilisenin içinde bulunan firavuninciri ağacının altında iki gün üst üste aynı rüyayı görür.
Rüyadan etkilenen Santiago onu falcıya yorumlatmak ister ancak umduğunu bulamaz.
Ardından kendisini Şalem Kralı olarak tanıtan yaşlı biri ile karşılaşır. Ona rüyasından ve hayallerinden bahseder.
Yaşlı adam yolculuğa çıkmasını, herkesin bir kişisel menkıbesinin olduğunu ve onu gerçekleştirmesi gerektiğinden bahseder.
Santiago bunun üzerine koyunlarını satarak Mısır piramitlerine olan yolculuğuna başlar.
Yolculuk sırasında tüm parasını kaybeder. Para kazanmak için billuriyeci dükkanında çalışır.
Ve çölü geçerken türlü zorluklarla karşılaşır.
Bunun yanında yolda birçok dostta edinir. Simya ilmine merak saran ve Simyacıyı arayan “İngiliz” ile çölü geçerler.
Çölde konakladıkları ve simyacıyı buldukları vahada Fatima ile karşılaşır ve onunla evlenmek ister.
Ancak Fatima’da onu bekleyeceğini ve yolculuğunu tamamlaması gerektiğini söyler.
Santiago çölü aşar ve piramitlere gelir. Orada haydutlardan dayak yerken onlara neden orada olduğunu anlatır.
Haydutlardan biri ise kendisinin de aynı şekilde yıkık bir kilisenin içinde bulunan firavuninciri ağacının dibinde hazine olduğunu söyleyen bir rüyayı iki kere gördüğünü söyler.
Ve oraya gitmek için çölü geçmenin saçmalık olduğunu da ekler.
Santiago o an hazinenin geldiği yerde olduğunu anlar.
Ancak hazineye kavuşabilmesi için kendi hikayesini yaşaması gerekmektedir.
Yazar Santiago’nun hikayesini mistik ve felsefi anlatımlarla konu alıyor.
“Simyacı” kitabının en çok sevdiğim yanı, yolculukta başımıza ne gelirse gelsin Allah’ın bize yeni kapılar açıp yeni deneyimler yaşattığını muhteşem bir kurguyla anlatması.
Ve önümüze çıkardığı engellerin bile bize inanılmaz tecrübeler kattığını ve yolculuğumuzu güzelleştirdiğini bize göstermesi.
Santiago’nun hikayesi aslında asıl hazinenin hedefe ulaşmak yerine hedefe giderken yolda edindiğimiz deneyimler olduğunu gösteriyor.
Hayat hikayesi sadece bir hedefi elde ederek yaşanmaz.
Aksine hedefe giderken keşfettiklerimiz, yaptıklarımız, kurduğumuz ilişkiler ve daha iyi bir insana dönüşmek bizi daha çok tatmin eden şeylerdir.
Sadece hedefe ulaştığınızda mutlu olacağınızı düşünmek sizin bütün deneyimlerinizi silip atacaktır.
Hedef önemlidir ancak yolculuk ve gelişim daha önemlidir.
Bizi asıl mutlu eden; bu hayat yolculuğunda kendimize kattıklarımız ve deneyimlediklerimizdir.
Tony Robbins’in dediği gibi: “Gelişim=Mutluluk”
“Simyacı” korkularınızı yenip bilinmez hayat yolculuğunuza çıkmanız ve deneyimler yaşamanız için sizi teşvik ediyor.
Kitabı okuduktan sonra kendi kişisel menkıbenizi bulmak ve yolculuğa çıkmak için heyecanlanacaksınız.
Leave A Reply